· Saptanmış ya da kararlaştırılmış bir an?
· Hapsedilmiş bir görüntü?
· Zamanın binlerde biriyle ifade edilen
bir soyutlama?
· Bir daha o şekliyle tekrarlanamayacak
kısacık bir zamanın bir karede ifadelendirilişi ?
· Dondurulmuş bir an?
· Durdurulmuş, hayattan koparılmış,
soyutlanmış zamanların gösterimi?
· Bir süreksizlik!
Evet,
doğru bunların hepsi fotoğrafı tanımlıyor ama bir fotoğrafın fotoğraf
olabilmesi için bunlardan daha çok, daha öte şeylere ihtiyacı var
bence:
Örneğin;
Duyguya,
Yaşamaya ve yaşatmaya ihtiyacı var.
Bir fotoğraf;
1. Duygulandırmalı,
2. Yaşamalı ve yaşatmalı,
3. Bir çağrışımı olmalı (Tek bir
tanıma hapsedilmemeli, fotoğrafçı tarafından bir daha ve uzun
cümlelerle tarif edilmemeli. Bu tarif'den çok tahrip oluyor.
Fotoğrafçının ifadesine sıkışan görüntü nefes alamıyor, alamayınca
susuyor, sustuğunda baktırmıyor, baktırsa bile bir tek tarif kadar
baktırıyor. Fotoğraf açıklanmamalı ve tam tersine her izleyiciyi
kendine ait bir yolculuğu yönelten bir kılavuz olabilmeli. Bir
başkasının açıklamaları -bu fotoğrafçısı bile olsa- beni
ilgilendirmiyor!!!)
4. GÖRÜNTÜLER TARİF EDİLDİKÇE ASLINDA TAHRİF EDİLİRLER!
5. Baktırmalı,
6. Size dokunmalı,
7. Tedirgin etmeli,
8. Düşündürmeli,
9. Akılları karıştırmalı,
10. Soru sordurabilmeli,
11. İnandırıcı olmalı,
12. Tetikleyebilmeli/harekete geçirebilmeli.
"Bazı ayrıntılar beni "delebilir". Eğer delmezlerse
bunun nedeni fotoğrafçının onları oraya bilerek koymuş
olmasıdır....... o halde benim ilgimi çeken ayrıntı kasıtlı, ya da en
azından kesinlikle kasıtlı değildir, belki de olmamalıdır;
fotoğraflanan şeyin alanında kaçınılmaz ve neşeli bir ekmiş gibi
oluşuverir; onun fotoğrafçının sanatına tanıklık etmesi gerekmez;
yalnızca fotoğrafçının orada bulunmuş olduğunu, ya da daha kolayı,
nesnenin tümünü fotoğraflarken onu da fotoğraflamadan edemediğini söyler. Fotoğrafçının "2. bakışı", "görmekten" değil, orada
bulunmaktan oluşur.......................................
Bir ayrıntı bütün okumamı etkileyiveriyor; bu,
ilgimin yoğun bir mutasyonu, bir patlamadır. Bir şeyin belirtmesiyle, artık fotoğraf "herhangi bir şey" değildir. İşte bu
bir şey beni
tetikliyor..................................................................
İsimlendirebildiğim bir şey beni gerçek anlamıyla
delemez. İsimlendirememe özürü rahatsızlığın iyi bir
belirtisidir."
Sadece soru!
Kafaları karıştıracak gerçek bir soru!
"Sahneden yükselir, ok gibi dışarı fırlar ve bana
saplanır"
"Bir fotoğraf beni (diğerlerinden farklı olarak-saptama
bana ait) güçlü olarak ilgilendiriyorsa o
fotoğrafta beni kışkırtan şeyin ne olduğunu bilmeliyim.
Bu durumu anlatacak en
iyi sözcük: GELİVERMEK." (John Berger - Camera Lucida
Kendiniz inanırsanız inandırırsınız ve fotoğrafta da
önemli olan inandırıcılığınızdır. Bu inandırıcılık fotoğrafa bana
doğrudan dokunmanızla başlar, onu rahatsız, tedirgin edebildiğiniz
kadar süreklidir ve "sahneden fırlayıp", izleyiciye ulaşır.
"Eğer fotoğrafçı olmak istiyorsanız yüzeyleri,
görüneni yıkmak, kırmak ve içeriye girmek zorundasınız" demişti bir
İsveçli fotoğrafçı.
Bunun içinde KENDİ'lerinize başlatacağınız gerçek
bir yolculukta önemli olan
(bunlar aynı zamanda bir fotoğrafı fotoğraf yapan
şeylerdir de);
- yeterince yakın,
- yeterince duygusal,
- yeterince meraklı,
- yeterince sabırlı,
- yeterince açık = kendinizi sakladıkça, başkalarını
göremezsiniz.
- yeterince inançlı = "insan,
inandığıdır."
= "inançlı bir kişinin gücü sadece ilgili 99
kişinin gücüne
eşittir."
- yeterince zalim ve
- yeterince insan olabilmenizdir. |