>
 
   
     
 
   

Mehmet BAYHAN

Fotograf üzerine yazılar
Prof.Mehmet BAYHAN
 
 
              SAYISAL DÜŞLER VE YAVUZ NARİN'İN FOTOGRAFLARI
 

            Internet ortamında haberleşme önemli bir devrim yarattı. Çok kişinin düşünce alışverişine girdiği gruplar oluşmakta. Eskiden olmayandı bu.. İki kişi arasında özel haberleşme çok kişiye açılmakta, birine yanıt verirken on başka kişiden görüş alınmakta. Sanki bin kişilik salonda bağıra çağıra hep beraber konuşur gibi.. Yoğunlaşamamak, yüzeyde kalmak tehlikesini de taşıyarak. Günden üç mektubu yanıtlamak ile 300 e.maili yanıtlamak arasında fark olsa gerek. Fotoğrafın, kitlelere yayarak sanatta demokratikleşme getirdiği söylenir. Sayısal ortam için de benzer tanımlama yapılabilir. Yaş, kıdem, uzmanlık farklarını kaldırarak, yüzlerini görmeden ve ses renklerini algılamadan, tanısın tanımasın herkes birbiri ile haberleşmekte.

Bu arada, ruhsal sorunlarını dışa vuranlar da çıkmakta; kendisini allame sananlar, ulu orta konuşmayı olağanlaştıranlar.. Ama büyük çoğunluk çok ölçülü ve saygılı.. Yaşasın internet..

Her zaman söyleriz; fotoğraf teknolojidir. Başladığı günden bu yana teknolojik her aşama fotoğrafa yeni konular, yeni estetik ve yeni düşünce-algılama biçimleri getirmiştir. Yeni fotoğrafçı tipleri çıkmıştır. Böylece üretilen fotoğraflar toplumun algılayışını, düşünce ve düşlerini derinden etkilemiştir. Günümüzde de sayısal ile bu oluşum tekrarlanmakta. Yeni teknik, yeni estetik, yeni konular, algılama ve düşünmede yeni kanallar..

Doğanın her baharda yeni sürgünlerle fışkırmasına engel olabilir misiniz?. Uygarlığın akışı içinde yeni teknolojilerin yaşamımızı tüm yönleri ile etkilemesine de engel olunamaz. Karşı koyup yok saymaya çalışmak boşunadır.

Son zamanlarda internet ortamında tanık olduğum şu; herkes elindeki geleneksel makinayı satıp sayısal almak peşinde. İkinci el pazarında makine fiyatı çok düştü bu nedenle.. Bana göre hata etmekteler. Sayısal almakla değil, ellerindekini satıp kendilerini henüz gelişme halindeki teknolojik kanala sıkıştırmakla. Ekonomik nedenleri anlarım ama coşku ile bu değişimin yapılması için erken henüz. Ayrıca bu değişim sanat gücünü de çoğaltmayacaktır.

Yıldız Teknik Üniversitesi'nde düzenlenen "Fotoğraf Pazarı"nın son toplantısını "Sayısal Fotoğraf"a ayırmıştık. Beraberce sohbet etmek istedik, oldukça da ilgi gördü. Konuşmacılarımız Mahmut Güneş, Sadık Demiröz, Emine Ceylan, Merih Akoğul idi. Mahmut ve Sadık ABD'nde fotoğraf yüksek lisansı yaptılar, Merih burada okudu, Emine'yi biliyorsunuz, eğitimi diş hekimliği. Dört arkadaşımız da başarılı fotoğrafçılar. Sohbete herkes katıldı.

Alabildiğim notlardan bazılarını aktarmak istiyorum, biraz parçalı olacak ama, tümünü okuyunca bütünlük kazanacaktır.

- Sadık; sayısal, karanlık odada yapılmakta olanı kolaylaştırmış ve demokratikleştirmiştir. Sayısala tepki de, kolayca yapılıyor diyedir. Van Gogh postallarını, Andy Warholl çorba kutularını resmettiğinde herkes konuya itiraz etmişti.. Sayısalın getirdikleri de henüz olağan algılayışımıza oturmadı.

- Mahmut; makine satıp sayısal almakta profesyonel pazarın etkisi çok. Almak için Photo-Kino'yu bekleyin, önemli bir aşama geliyor..

- Merih; fotoğraf grenlerden oluşuyordu, şimdi pixellerden oluşmakta. Hep, aman durun almayın gelişiyor denmekte. Sabah 6,30'da yattım, gözlerim kızarana kadar fotoğraf bastım. Kağıtla sevişir gibi.. Bu işten haz almak gerek.

- Emine; fotoğraf felsefem karanlık oda üzerine kurulu. Aslında bir savunma mekanızması da olabilir. Dışarıda güneş, ben karanlık odada.. Ama ileride sayısala geçebilirim. Portre iki tane, birinde bakış diğerinde beden güzel. İkisini bir araya getirebiliyorken..

- Sadık; teknik çok da belirleyici değil. Amacına uygun etkiyi seçersin. İstersen pinhole çekip 10m büyütürsün..

•  Emine; fotoğraf kağıdının tadını sayısalda pek bulamadım.. Karanlık odada ışık ve kağıt ile uğraşa girmek bir başka haz ve sonucu da farklı..

Kapitalist ekonominin, gereksiz gereksinmeler yaratıp pazarlama anlayışı da ortalığı kızıştırıyor. Şimdi slogan şu; "siz de onlar kadar iyi olabilirsiniz".. "Belki de olursunuz"!.. Anımsayın neydi, "Tak kafasına vurdu, fotoğraf bununla yapılır dedi"..

- Emine, fotoğraftan da tatmin olamadım ki.. (Emine'nin arada tekrarladığı yakınmasıdır bu, kendisi ile enine boyuna konuşmak niyetindeyim..).

- Mahmut; geleneksel temel üzerinde sayısal doğrudur.

- Merih; çağdaş fotoğrafın kategorilerini karıştırmamak gerek. Martı eklenmiş fotoğraf bana sahtekarlık gibi geliyor.

- Emine; kolay diye imge yığını oluşturuluyor. ayıklanmalı, fotoğraf buydu..

Diğer yandan teknoloji büyük kolaylıklar da getirmekte; depolama, taşıma, aktarma, işleme kullanma gibi.. Ama alışamadığım bir şey var, şimdi aklınız pilde.. Filiminiz olduğu sürece makine size hizmet ederdi. Şimdi hep aklınız pilde, ha bitti ha bitecek..

- Muammer Bozkurt (YTÜ, Öğr.Gör.) fotoğrafa en büyük zararı fotoğrafçılar veriyor. Neden geleneksel ya da sayısal tartışılıyor. Olay 1888'in sloganı ile başlamıştı, "siz düğmeye basın, gerisini biz yaparız".. Fotoğrafçılık o zaman kaybetti bence. Resimde bu sorun yok ve çağdaş tavırlara karşın tuval resmi ölmez.

- Lütfi Özgünaydın; geleneksel çekiyorum, sayısal bastırıyorum, direği atıyorum, rengi düzeltiyorum..

Doğru, işte teknolojinin getirdiklerinden biri bu. Hazırladığımız albümde Sayın Cumhurbaşkanı'nın çocuklar arasında fotoğrafı olacaktı. Tam başının arkasında bir direk, renk ayırımcıya söyledik, bu fazla, hemen çıkarıldı..

Söz çağdaş sanat olaylarına kaydı. Sergiler, biyenaller, kuratörler..

- Emine; salt fotoğrafa saygı yok da diğer sanatlarla karıştırıyorsan iyi.. Uçuk işler, tavırlar öne çıkıyor..

- Sadık; sanat, gerçeğin yalan yoluyla tekrar ortaya konmasıdır..

Fotoğraf eğitiminden söz edildi. Öğretim elemanları yakındı, "giriş sınavlarında aslanlar gibiler, ama öğrencilikte süt dökmüş kedi.. Heyecanlarını kaybediyorlar, ayaklarını sürüyerek geliyorlar".. Bazan oturup dertleniyoruz, bizler mi hata yapıyoruz. Yeni yöntemler mi araştırmalıyız. Denemelere giriştiğimiz oldu ama sonuç alamadık. İsteyerek gelen öğrencilerin çok azı heyecanını sürdürüyor ve verimli oluyor.

Fotoğraf bölümlerine girmek isteyenlerden bu satırları okuyanlar varsa kendilerini şöyle bir tartsınlar, coşku ile sürdürmeyeceklerse hiç niyetlenmesinler..

Sayıları az ama her ortamda "sayısala şiddetle karşı çıkanlardan" söz edildi.. Öcü gibi korkuyorlar, büyük çoğunluğun kendilerini yadırgadığını farketmiyorlar. "Fotoğraf gerçektir" diye tutturuyorlar Hangi gerçek?. 2,8-5,6-11; 25-50-100-400 ASA; 1/2-125-1000.. 24mm-50-200-500.. Hangisi?. Hangi açıdan, hangi anda?. Ol mahiler ki derya içrediler deryayı bilmezler.. Bir izleyici dedi ki; "Yıllarını vermiş, belirli bir noktaya gelmiş. Yeni bir teknik geliyor ve daha çok ilgi görüyor. Tabi rahatsızlık yaratıyor".. Doğrudur, 25 yıl önce denemelere girişildiğinde de benzer mırıldanmalar olmuştu. Takıldığım şudur, marifeti kullanılan teknik ve oyunlarda sanıyorlar. Gezi izlenimleri dışında getirdikleri bir şey de yok.

Peşinde olduğunuz nedir?. Teknolojinin getirdiği yeni oyun biçimleri mi, fotoğraf sanatı mı?. Ne yapacağınızı biliyor ve kararlar verebiliyor musunuz?. Diğer yandan da "kavramsallık" çok şişiriliyor. Biraz gariplikler eklenince kavramsal ve marifet oluyor. Resimde de var. Bakıyorsunuz yere göğe sığdırılamıyor, sergisine gidiyorsunuz; desen yok, çizgi yok, renk yok, en küçük estetik değer yok, ama söz kalabalığı boyu aşıyor..

Sonuç: yap da nasıl yaparsan yap, ama iyi olsun...

Peki "iyi" nedir?. İşte bunu kavramak için şunları hiç değilse gözden geçirmiş ve sürekli geçiriyor olmak gerek:

•  Uygarlık tarihi..

•  Sanat tarihi..

•  Fotoğraf tarihi..

•  Diğer sanat dalları..

•  Düşleriniz..

Güzel işleri izlemeye geçmeden önce bir dergide okuduğum yazıdan alıntılar yapmak istiyorum: (Photo Techniques-2004/2-Neil Lipson) olağan ve sayısal iki makinayı karşılaştırıyor. Sayısal sonuçlarında (ki en gelişmiş makina) görüntü ortasında mm'de 32 çizgi, kenarda 32 çizgi.. Filimde; ortada 90 çizgi, kenarda 55 çizgi veriyor.. (Sayısalda duyarlı alan küçük ve görüntünün kenarlarını devre dışı bıraktığından). 6 Megapixel'lik bir sayısal algılama filim niteliğinin 1/3'üne ulaşabiliyor. Filimin verdiği görüntünün orta bölgesindeki niteliğe ulaşmak için 20 megapixel'lik sayısal gerekli (eh, yakındır!). Tabi bu güçte görüntülerin saklanması ve işlenmesi de güçlü sistemleri gerekli kılmakta.. Deneme sırasında vardığı sonuçlardan biri de, renkli negatif filimin de 90 çizgi/mm'yi algılıyor olması. 65'de kalıyor deniyordu, demek ki gelişmekte. Siyahbeyaz filimin ayrıntı kaydedebilme gücü ise daha çok.

Sayısal çalışılması iyi de, baskı alınması ayrı bir sorun.. Hangi makina, hangi kağıt, nasıl bir mürekkep.. Fotoğrafı ekranda görmekle kağıtta görmek ayni şey değil ve ekranda iken önemli kayıplar oluşmakta. Olayı basit bir görselliğe indirgemekte. Arkadaşlarımızın "karanlık odada kağıtla sevişmekten söz etmeleri" boşuna değil.

Bir alıntı daha: müzikle ilgilenenler "Troppo" sözcüğünü bilir, "fazla, aşırı" demektir. Örneğin parçanın başında "Allegro ma non Troppo" deniyorsa, çalınışı "Canlı, coşkulu ama aşırı, telaşlı değil" olacaktır. İtalyan dergisinde sayısala ilişkin yazının başlığı şöyleydi ; "Digitale ma non Troppo"...

 

Prof. Mehmet BAYHAN

 

YAVUZ NARİN'İN FOTOGRAFLARI

Yavuz Narin 1961 Elbistan doğumlu. Nükleer Tıp dalında Doç.Dr. olarak çalışmakta. Yani hergün bilgisayarlarla iç içe.. Nükleer tıp, yoğun olarak çalışılan ve bilimsel yanı güçlü bir dal. Fotoğraf çalışmalarından söz ederken Adnan Ataç'ın desteğini anmakta. Doğa, yaşam ve gezi fotoğraflarına ağırlık vermekte ama kendisine özgü yorumlara yönelerek. Geçen yıl güzel bir sergi açmıştı.

Objektifinin önüne taktığı bir parça ile 160 o 'lik görüş açısı elde etmekte. Sayısal ortamda yeniden değerlendirmekte, ancak ekleme-çıkarmaları en azda tutarak. Yani "digitale ma non troppo".. Ulaştığı (ve gelişme halindeki) tat umuyorum ki ilginizi çekecektir.

 

Prof. Mehmet BAYHAN

 

 
.