>
 
   
     
 
   
S. HALUK UYGUR S. HALUK UYGUR

FOTOĞRAF DOĞRUYU MU SÖYLER?" DİYE BİR YAZI YAZACAKTIM!

Fotoğraf doğruyu söyler diyebilmem için, önce "doğru"yu tarif etmem gerekir diye düşündüm.
Doğruyu tarif etmeye kalkınca da şaşırdım kaldım.
Doğru birden fazla idi ve herkesin doğrusu da kendisine göre değişiyordu. Zamana,mekana,toplumun alışkanlıklarına... Ve daha birçok başka değişkene uyarak.
Örneğin, Antalya sahillerinde hanımlar, yanlarında eşleri ve çocukları da olmak üzere üstsüz hatta altsız güneşlenirken, daha doğudaki bir kentte, yine bir eş hanımı peçesini açtı diye namusunu kaybettiğini düşünebiliyordu. Üstelik iki kocaya da sorduğunuzda haklı gerekçeler öne sürerek kendilerinin doğru olduğunu savunabiliyorlardı.
Çok değil 35 yıl önce ,o bikinili kızı gördüğümde, arkasına düşüp, yüz bulamayınca da iffeti ile ilgili şüpheye düşmüş(!) olan ben bile, bugün kızım bikini ile dolaştığında arkasından bakıp "Ne kadar güzel " olduğunu söyleyebiliyorum.
Ama bilimsel doğruların asla değişmeyeceğini ve doğruyu tarif ederken bilimin tek kıstas olması gerektiğini savunabilirsiniz.
Ben de bir zamanlar sizin gibi düşünüyordum. Ama geçenlerde bilim adamları bilmem kaç milyar yıldır orada duran Plüton'u gezegenlikten tard edince, doktorluk yaptığım ilk yılları hatırlayıverdim...
O yıllarda mide ülseri olanlara, bilimsel verilere(!) dayanarak, saat başı süt içirirdik. Alkollü içecekleri de sümme haş-a yasaklardık.
Ama bugünkü bilimsel veriler aynı sütün mide ülserini artırdığını ispatlamış(!)durumda... Az miktarda alınan alkolün ise iyi gelebileceği savunuluyor. Geçmişte öyle bir tedavinin doğru olduğuna inanıyorduk, bugün ise böylesine... Gelecekte ne olur Allah bilir.
Durum böyle iken, yani ben doğruyu tarif etme adına bocalıyorken, nasıl "Fotoğraf doğruyu söyler" diyebileceğim?
Ama tüm bunlara rağmen iddia ediyorum; "Fotoğraf doğruyu söyler..." daima... Sadece ben değil, Jonh Berger de aynı şeyi savunuyor "O Ana Adanmış" isimli kitabında.
"Fotoğraf(...)ayak izi veya ölünün yüzünden alınan maske gibi gerçeğin kendisinden doğrudan doğruya çıkarılmış bir şeydir"
Ama Semih Rifat da "Akla Kara Arası" isimli kitabında, Vietnam'da çekilen o meşhur fotoğrafın kamera arkasını anlatıyor...
Hani arka planda atılan nepalm bombasının dumanları görülen fotoğraf... Kimsesiz (üstelik ortadaki çırılçıplak) beş çocuk kaçmakta, Amerikan askerleri de neredeyse onları kovalamaktadır.

Fotoğraf; bombaların gölgesi altında yaşayan Vietnam'da ailelerini kaybederek gittikçe yanlızlaşan çocuklardan yola çıkarak, Vietnam dramını anlatır.
Bu fotoğraf o yıllarda zihinlerde öyle bir yer etmişti ki, savaş karşıtı kampanyanın ana unsurlarından biri olmuştu. Belki de Amerika'nın çekilmesiyle sonuçlanan Vietnam Savaşı'nın kaderini belirlemişti.
İşte, Semih Rifat bu fotoğrafın çekildiği sırada, olay yerinde olan bir kameramanın çektiği filmi görmüş...
Bakın o kameramanın filmi aynı olayı nasıl anlatıyor;
Bir kere çocuklar orada yalnız değil... Yol kenarında (Belki de çocukların yakınları olabilecek) Vietnamlılar var. Ve çocuklar yol boyunca koştukça, geri geri yürüyerek onları görüntüleyen birkaç fotoğrafçı (bunlardan biri muhtemelen bizim fotoğrafçı), bir de kameraman... Amerikan askerleri ise patlayan bombadan etkilenmesinler diye çocukları bölgeden uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Bombanın kimin tarafından atıldığı ile ilgili ipucu yok.
Hadi bakalım! Şimdi nasıl cevaplıyacaksınız "Fotoğraf doğruyu mu söyler?" sorusunu?
Tabii ki, fotoğraf doğruyu söyler!
O malum fotoğrafın çekildiği sırada orada bulunan (ve fotoğrafa konu olan) objeler başka bir gerçeklikten gelmiş olsalar bile, o fotoğrafçının doğrusunu anlatmak üzere, yine o fotoğrafçı tarafından bir araya getirilmişlerdir. Onun doğrusu; "Amerika'nın Vietnam'da haksız bir savaşı yürüterek, başta çocuklar olmak üzere insanlara zarar verdiğidir.".
Fotoğrafçı (kullandığı objeler farklı bir gerçeklikten gelseler bile) kendi doğrusunu ne kadar güzel aktarırsa insanları o kadar çok etkiler. Bu fotoğrafın müellifi de, kendi doğrularını tüm dünyaya taşıyarak, fotoğrafının etkisini savaşı durdurabilecek boyuta ulaştırmıştır.
Kameraman ise kendi doğrusunu fotoğrafçı kadar iyi anlatamamış, en azından ürününün onunki kadar yayılmasını sağlayamamış ve kamuoyunu fotoğrafçının doğrusuna teslim etmiştir.
Yine üstüne basarak iddia ediyorum!
Fotoğraf daima doğruyu söyler!
Veya doğruyu söylediği ölçüde etkilidir.
Ama kimin doğrusunu?
Sadece fotoğrafçının!..
Fotoğraf ne kadar güzel olursa, fotoğrafçının doğrusu o kadar kamuoyunun doğrusu haline gelir.
Geri kalanlar ise yalan...

 

S. HALUK UYGUR

 

.